ŞANLIURFA- Memur Sendikaları Konfederasyonu'na
(Memur-Sen) bağlı Eğitimciler Birliği Sendikası ( Eğitim-Bir-Sen) Şanlurfa Şube
Başkanı İbrahim Coşkun, 12
Eylül Darbesi’nin 42.yıl dönümü nedeniyle bir mesaj yayımladı.
12 Eylül Darbesi’nin üzerinden 42 yıl geçtiğini
belirten Coşkun, yayımladığı mesajında şu ifadelere yer verdi:
“12 Eylül Darbesi’nin üzerinden 42 yıl geçti. Darbenin başını Kenan Evren ve arkadaşları çekmişti. Ancak cunta takımının arkasındaki gücü 1970’lerde CIA Türkiye Şefliği yapan Paul Henze açıklamıştı. Henze, dönemin ABD Başkanı Jimmy Carter’a geçtiği mesajda “Bizim çocuklar başardı” ifadesiyle asıl fail olduklarını ortaya koymuştu. 27 Mayıs, 28 Şubat ve en son 15 Temmuz’da olduğu gibi 12 Eylül de Washington’da kurgulanan ve buradaki çocukları tarafından sahnelenen emperyalist bir eylemdi. Sonuçları acımasız, kanlı ve kıyıcıydı. Çünkü necip milletimizin nesilden nesile aktardığı özgüvenimizi, birlik ve bütünlüğümüzü hedef almıştı. Zulümle o özgüveni zayıflatmayı, birlik ve bütünlüğümüz dinamitlemeyi, toplumun direniş ve diriliş ruhunu yıkmayı amaçlamışlardı.
Nitekim darbeyle birlikte 26 kişi idam edildi. 171 kişi
tutuklu bulunduğu cezaevinde işkence altında katledildi. 230 bin kişi
yargılandı. 1 milyon 683 bin kişi fişlendi. 14 bin kişi vatandaşlıktan
çıkarıldı. 30 bin kişi mülteci olarak yurtdışına kaçtı. 30 bin çalışan işten
atıldı. TBMM lağvedildi. Anayasa askıya alındı. Siyasi partiler kapatıldı. 23
bin 677 dernek kapatıldı. Birçok gazete ve derginin yayınlarına son verildi.
12 Eylül’ün içe dönük yüzü kadar dışarıya dönük
tarafları da var. Bunların başında ise, Yunanistan’ın NATO’ya üyeliğini
Türkiye’nin veto etmesi geliyordu. Ayrıldığı NATO’ya dönmek isteyen
Yunanistan’ı önce Bülent Ecevit, ardından Süleyman Demirel ABD’nin baskılarına
rağmen veto etti. Vetonun nedeni ise, bugün de tanıdık gelecek olan Yunanistan'ın
Kıbrıs'ta adil bir çözüme yanaşmaması ve Ege’deki talepleriydi. 12 Eylül
Darbesi’nden kısa süre sonra ABD'nin Ankara Büyükelçisi James Spain, Kenan
Evren’e dönemin Amerikan Başkanı Jimmy Carter'ın taleplerini iletti. O
taleplerin ne olduğu ise 20 Ekim'de Türkiye’nin, Yunanistan'a yönelik vetosunu
kaldırmasıyla anlaşılmış oldu. Yunanistan NATO’ya üye olduktan birkaç ay sonra
Avrupa Ekonomik Topluluğu’na (AB) da üye oldu. Ve o dönemden bugüne kadar her
iki platforma üyeliğini de Türkiye karşıtlığı için kullandı, kullanmaya da
devam ediyor.
Türkiye’nin yakın tarihi için genel geçer kabul haline
gelen bir ifade var: ‘Her 10 yılda bir darbe yapıldı.’ Bu ifadenin gösterdiği
berrak gerçek şudur: Her kuşak cunta yönetimlerinin gadrine uğratılarak terbiye
edilmek istenmiştir. Başbakan ve bakanlar idam edilirken de gençler
darağaçlarında sallandırılırken de işkenceye uğratılırken ve hapsedilirken de
maksat halkı terbiye etmek, sesini çıkaramaz hale getirmekti. Milletin kahir
ekseriyetinin ‘sakıncalı’ görülmesinin sebebi budur. Böylece her kuşak
emperyalist maşaların makul sınırları içinde yaşamak zorunda kalacaktı. İtiraz
edecek özgüveni hiçbir zaman kendisinde bulamayacaktı.
Ama öyle olmadı. Aziz milletimiz geldiği yeri unutmadı.
Kendisine miras kalan değerlerin rehberliğinde emperyalist emelleri hayata
geçirenlere itibar etmedi. Günü geldiğinde de silkindi, ayağa kalktı. 15 Temmuz
bu silkinişin, ayağa kalkmanın, direniş ve dirilişin nişanesidir.
Artık darbecilerin kalbinde sadece 12 Eylül ve 28 Şubat
cuntacılarını yargılanıp mahkûm olmalarından kaynaklı korku olmayacak. 15
Temmuz’daki dirilişin ve direnişin de korkusunu sonuna kadar duyacaklar,
hissedecekler.
Darbe, emperyalistlerin siyasi, sosyal, ekonomik ve
kültürel dizayn için yerli işbirlikçiler eliyle yaptığı hain ve alçakça
eylemdir. Bu nedenle darbe vatana ihanet ve millete kurşun sıkmaktır. Memur-Sen
olarak 15 Temmuz’da vatan hainlerine ve millet düşmanlarına karşı meydanlara
inen ilk örgütlü yapıydık. FETÖ cuntasının kiralık iradesine karşı bu aziz
milletin iradesini savunduk. Şehitler verdik, gazilerimiz oldu. Bundan sonra da
canımız pahasına her tür emperyalizmin ve işbirlikçilerinin karşısında, millet
iradesine, değerlerimize ve bağımsızlığımıza sahip çıkmaya devam edeceğimizi
ilan ediyoruz.”
BİHA