Erozyonla Mücadele Haftası’nı her yıl belirlediği farklı bir tema ile karşılayan TEMA Vakfı, bu yıl etkinliklerini “Biyolojik çeşitlilik, biyolojik çeşitlilik kaybı ve nedenleri” teması çerçevesinde gerçekleştirilecek.
Erozyonla Mücadele Haftası kapsamında düzenlenecek etkinlikleri ise; çevrimiçi webinar, hafta kapsamında uzun yıllardır gerçekleştirilen geleneksel toprak yürüyüşü, stant çalışmaları ve biyolojik çeşitlilik hakkındaki temsilci sunumları oluşturuyor.
ATAÇ: EROZYONLA MÜCADELE BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİĞİN DE KORUNMASI DEMEKTİR
TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, toprağın karasal biyolojik çeşitliliğe ev sahipliği yapan en temel doğal varlığımız olduğunu belirterek, “Toprak, karadaki tüm canlıların yaşamını sağlayan ve iklimi düzenleyen bir doğal varlıktır. Böcekler, mantarlar, kuşlar, sürüngenler, memeliler gibi karadaki tüm tüketici canlı gruplarının yaşamı bitkilere bağlıdır. Bitkilerin yaşamı ise; kökleriyle tutunabileceği toprağa, topraktaki suya, besin elementlerine ve toprak canlılarına bağlıdır. Başta azot olmak üzere topraktaki çok sayıda besin elementini bitkiler için kullanılır hale getiren topraktaki canlılardır.
Hatta bitkilerin hastalıklara karşı dirençli, sağlıklı olmasını sağlayan da toprağın erozyona karşı direncini artıran da toprak canlılarıdır. İçinde canlıların bulunmadığı toprak üretken değildir, ölüdür. Sağlıklı bir kaşık toprakta dünyadaki insan sayısından fazla canlı bulunur. Toprak canlılarının en yoğun olduğu kısım ise; organik maddenin en yüksek olduğu üst topraktır. Ne yazık ki erozyon, onların yaşam ortamı olan üst toprağı alıp götürüyor. Erozyonla birlikte topraktaki biyolojik çeşitlilik ve biyolojik aktivite de giderek azalıyor. Bu nedenle, erozyonla mücadele sadece toprak üretkenliğinin ve sağlığının korunması değil, üzerinde yaşattığı bitkilerin ve diğer canlıların yani biyolojik çeşitliliğin de korunması anlamına geliyor” dedi.
“ÜLKEMİZDE GÖRÜLEN EROZYON, DÜNYA ORTALAMASININ 4 KATI”
Her yıl ülkede 648 milyon ton toprağın erozyona uğradığını, bunun da 1 hektar toprakta 8.24 ton toprağa eşdeğer geldiğini belirten Ataç, “Dünya ortalamasının 2.08 ton/hektar olduğu dikkate alındığında ülkemizde görülen erozyonun dünya ortalamasının 4 katı olduğu görülüyor. Gıdamızı ürettiğimiz tarım topraklarımızın yüzde 39’unda, meraların ise yüzde 54’ünde erozyon görülüyor. Gıda üretiminin giderek çok daha önem kazandığı dünyamızda topraklarımızın sağlığının, üretkenliğinin korunması için tarım arazilerinde, çiftçilerimizin erozyona karşı alabilecekleri önlemler hakkında bilgilendirilmeleri ve erozyon kontrol çalışmaları yapmaya teşvik edilmeleri gerekiyor. Ayrıca, erozyonla bozuluma uğramış tarım toprakları ve meralarda restorasyon çalışmalarının yapılması gerekiyor” diye konuştu.
Biyolojik çeşitliliğin korunabilmesi için korunan alanların da artırılması gerektiğini kaydeden Ataç, “Birleşmiş Milletler Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi kapsamında belirlenen, 2020 yılına kadar karasal ekosistemlerin yüzde 17’sinin ve denizel ekosistemlerin %10'unun koruma altına alınmasını öngören Aichie hedeflerine büyük ölçüde ulaşılmakla beraber, bunun tek başına yeterli olmadığı biliniyor. Ülkemiz sahip olduğu zengin biyolojik çeşitliliğe rağmen doğal ekosistemlerin muhafazası ve sınırları dâhilindeki tüm biyolojik çeşitliliği korumaya yönelik eylemler bakımından 180 ülke arasında 178. sırada yer alıyor” diyerek, korunan alanların ülke alanına oranının yüzde 8.9 olduğunu bildirdi.
“BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİĞİN ÖNEMİNİN FARKINA VARALIM”
Ataç, “Biyolojik çeşitlilik, dünyadaki yaşam
çeşitliliğidir. İklimimiz, şifamız, gıdamız ve mirasımızdır. Çeşitlilik ne
kadar fazlaysa ekosistemler de o kadar güçlü ve değişen çevre koşullarına karşı
çok daha dirençli olur. Bu sebeple, doğanın üretkenliği ile doğanın sağladığı
yaşamsal önemi olan hizmetler ve buna bağlı olarak da insan refahı artar. Toprağımızın ve biyolojik çeşitliliğin
öneminin farkına varalım, doğayla uyumlu yaşayalım. İklimimizden, gıdamızdan,
sağlığımızdan ve mirasımızdan olmayalım” diye konuştu.
BİHA