TRUMP’TAN FENTANİLLE İLGİLİ ÇARPICI ADIM! ABD’DE YENİ DÖNEM
ABD Başkanı Donald Trump’ın imzaladığı yeni kararname, uyuşturucuyla mücadelede dengeleri değiştirecek nitelikte. Washington yönetimi, ülke genelinde büyük can kayıplarına yol açan fentanili artık ulusal ve küresel güvenlik tehdidi olarak değerlendiriyor.
ABD Başkanı Donald Trump, ülkede her yıl on binlerce kişinin hayatını kaybetmesine neden olan fentanille ilgili dikkat çeken bir kararnameye imza attı. Trump’ın talimatıyla hazırlanan düzenlemeyle fentanil, ABD tarafından resmen “kitle imha silahı” kategorisine alındı. Bu adımla birlikte söz konusu madde, küresel güvenliği tehdit eden en üst düzey unsurlar arasında sınıflandırıldı.
Kararname, yalnızca uyuşturucu tacirlerini değil, yasa dışı fentanil ticaretine doğrudan ya da dolaylı şekilde göz yumduğu öne sürülen kişi, yapı ve ülkeleri de hedef alabilecek kapsamda hazırlandı. ABD yönetimi, fentanil krizinin arkasında uluslararası bir ağ bulunduğunu savunurken, bazı ülkeleri bu ticarette sorumluluk taşımakla suçluyor.
ABD’de kamuoyunda “zombi uyuşturucu” olarak anılan fentanil, kullanıcılar üzerindeki yıkıcı etkileriyle biliniyor. Aşırı doz vakalarında bireylerin bilinç kaybı yaşadığı, uzun süre hareketsiz kaldığı ve kalıcı sağlık sorunlarıyla karşı karşıya kaldığı belirtiliyor. Sağlık otoriteleri, fentanilin morfinden çok daha güçlü bir etkiye sahip olduğunu ve son derece düşük dozlarda dahi ölümcül olabildiğini vurguluyor.
Normalde ileri düzey kanser hastalarında şiddetli ağrıların kontrol altına alınması için kullanılan bu madde, yasa dışı üretim ve dağıtım ağları tarafından sokak uyuşturucusu haline getirilmiş durumda. Yetkililer, fentanilin ABD’deki aşırı doz ölümlerinin başlıca nedenlerinden biri olduğuna dikkat çekiyor.
Trump yönetiminin attığı bu adımla birlikte, Pentagon ve istihbarat kurumlarının, kitle imha silahlarının yayılmasını önlemek için kullanılan askeri ve teknik imkânları uyuşturucu kartellerine karşı da devreye sokmasının önü açılmış oldu. Uzmanlar, kararın yalnızca iç güvenliği değil, ABD’nin dış politika ve güvenlik yaklaşımını da doğrudan etkileyecek sonuçlar doğurabileceğini belirtiyor.