SINDIRGI BEŞİK GİBİ SALLANDI: SABAH SAATLERİNDE 4.2 BÜYÜKLÜĞÜNDE DEPREM!
Sındırgı (Balıkesir) ilçesinde sabah 07.58’de meydana gelen 4.2 büyüklüğündeki deprem, “beşik gibi sallanıyoruz” yorumlarını beraberinde getirdi. 10 Ağustos ve 27 Ekim’de yaşanan 6.1 büyüklüğündeki depremler sonrası bölge tekrar sarsıldı.
Balıkesir’in Sındırgı ilçesinde sabah erken saatlerde yaşanan sarsıntı, bölge halkına yeniden tedirginlik yaşattı. Resmî kayıtlara göre, merkez üssü Sındırgı olan depremin büyüklüğü 4.2 olarak ölçüldü. Derinliği ise 6,79 km olarak açıklandı.
Etkin bölgeye yakınlığı ve derinliği nedeniyle hissedilirliği yüksek olan bu hareketlilik, özellikle daha önce 6.1 büyüklüğünde iki büyük deprem yaşayan Sındırgı’da huzursuzluğu artırdı. Olayın ardından artçı sarsıntılar için uyarılar güncellendi.
İlçe halkı, son aylarda yaşanan bu yoğun sismik aktiviteler nedeniyle evlerine girmekten çekinirken, bölgedeki yapı stokuna ilişkin kaygılar da yeniden gündeme geldi. Uzmanlara göre, 4’lük sarsıntılar düşük sayılabilir; ancak yıkıcı potansiyeli olan fay zonuna yakınlığı açısından alarm verici.
Yetkililer, özellikle geçmişte ağır hasar almış binalar için yeniden inceleme yapılması, vatandaşların artçıları dikkate alarak tedbir alması gerektiğini vurguladı. Toplanma alanları, acil durum çantaları gibi hazırlıkların unutulmaması yönünde halk bilgilendirildi. Bölgenin geleceğe dönük dayanıklılığının artırılması için hem yerel yönetim hem sivil toplumun ortak hareket etmesi gerektiği bir kez daha ortaya çıktı.
İlçede “beşik gibi sallanıyoruz” yorumlarının sıkça yapılması, normalleşme sürecinin geciktiğini gösteriyor. Halkın psikolojik olarak da etkilenmeye açık olduğu bu ortamda, devlet kurumları “hazır olun” mesajını tekrarladı.
Bölgedeki vatandaşlar, “Gece de 3,8 ve 3,5 büyüklüğünde sallantılar oldu, sabah da bu geldi” diyerek artçıların ve sarsıntı sayısının arttığını kaydediyor. Bu durum, risk algısında ciddi bir artışa neden oldu.
Bu gelişme, Sındırgı’nın sismik açıdan hassas bir bölgede bulunduğunu bir kez daha hatırlatırken, bölge halkı için “yaşamsal hazırlık” çağrısı olarak algılanıyor.